İBRAHİM SELAMET - SREBRENİCA, 11.07.1995 - 11 Temmuz 2023 Salı

İBRAHİM SELAMET - SREBRENİCA, 11.07.1995 - 11 Temmuz 2023 Salı

İBRAHİM SELAMET - SREBRENİCA, 11.07.1995 - 11 Temmuz 2023 Salı


İçim acıyor… Bu yazıyı yazmak üzere bilgisayar başına oturduğumda Bosna Savaşı’nda yaşanan insanlık dramını yeniden hatırladım. Kısmen şahit olduğum trajediye ait zihnime üşüşen gençlik anılarım, içimde tarifsiz bir hüznü tekrar uyandırdı. Elim klavyeye gitmedi. Gün boyunca defalarca yazıyı ertelemek zorunda kaldım… 

Sırp Katillerin 11-17 Temmuz 1995’te Srebrenica’da Boşnak Müslümanlara uyguladığı “etnik soykırımı” yazıya dökmekten bile utanıyorum. Bosna’da yaşanan insanlık dışı katliamı anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır. Ateş düştüğü yeri yakar. Bosnalı kadınların ve çocukların yaşadığı travma hiçbir şekilde yazıyla anlatılamaz. Ne var ki; unutulmasın diye yine de yazmak ve hatırlatmak gerekiyor.

Bosna Cumhurbaşkanı merhum Alija İzzetbegoviç’in uyarısı: “Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan zulüm tekrarlanır.”

Bosna Cumhurbaşkanı Alija İzzetbegoviç’in eşi Halide Hanım, savaş esnasında güvenlik sebebiyle İstanbul’da pek bilinmeyen bir evde ikamet ediyordu. Sakarya’da yaşayan Boşnaklara savaşın dramını anlatması için konferans düzenlemiştik. Halide Hanım, tabiri caizse tam bir Osmanlı hanımefendisiydi. Masmavi gözleri vardı. Yüzü nur gibi parlaktı. Asalet ve zerafeti her haliyle etkiliydi. Yola çıkmadan önce kendi elleriyle yaptığı Banja Luka tatlısı ve nane-karanfil çay ikram ederken -tüm acılarına rağmen- bana tebessüm eden nur yüzünü halen hatırlıyorum.

Halide Hanım’ı aldıktan sonra Sakarya’ya doğru yola çıkacaktık. Evden çıktığımızda, tam arabaya binerken bana: “Moj vojni?e” –askerim- dediğinde duygulanmıştım. Güzergâhı değiştirerek hastaneye uğramak istedi. Savaş devam ederken İstanbul’daki hastaneye uçakla getirilen ağır yaralı askerleri ziyaret etmek istedi.  Kiminin kolu, kiminin bacağı olmayan savaş gazisi Boşnak askerleri tek tek ziyaret ettik. Çok hüzünlü anlardı… Halide Hanım, gördüğü manzara karşısında o kadar hüzünlendi ki, ilk konferansı vereceği Advas Düğün Salonu’na gelene kadar ağzını bıçak açmadı.

Yol boyunca tek kelime bile konuşmamıştı. Görünüşte arabanın arka sağ camından mahzun bakışlarla kayıp giden yolu seyrediyordu. O esnada Halide Hanım’a bakan biri sadece asil bir sükûnet görürdü.

Kim bilir? Belki eşinin mücadele dolu hayatını; belki de evlatları Bakir, Lejla ve Sabina’nın kaderini düşünüyordu. Hanımefendi’nin mahzun halinin sebebi belli ki sadece kendi ailesi değildi… Bosna şehitlerini, gazileri, yetimleri, harâb olmuş vatanını ve milletinin mâkus kaderini de düşünüyordu… 

Aykar Otel’de akşam verdiği ikinci konferansa rağmen yorulmamıştı… Üstelik konferans sonrasında Maltepe Sosyal Tesisleri’nde misafir ettiğimiz mülteci Boşnak aileleri de ziyaret ederek onlara da moral vermişti. İstanbul’da ikamet ettiği eve vardığımızda gece hayli ilerlemişti. Vedalaştık. Halide Hanım’ı son görüşümdü…

Çok geçmeden büyük katliam haberini alınca içimiz parçalanmıştı. Dünya, şaşkındı. Olanlara kimse inanamıyordu. Güya Srebrenica, güvenli bölgeydi. Hem de katliamın hemen öncesinde Tuzla Havaalanı’nda gazetecilere açıklama yapan BM Bosna Koruma Gücü’nün (UNPROFOR)  Fransız Komutanı General Morillon: Ben herhangi bir katliam belirtisi görmüyorum, bu çok önemli bir husus, çünkü biz buradaki korkuları yatıştırmak zorundayız. Srebrenica herhangi bir tehlike içinde değil. Siz şu anda BM’nin koruması altındasınız, sizi asla terk etmeyeceğim!”  diyerek güvence veriyordu.

BM tarafından güvenli bölge ilan edilen Srebrenica’yı korumakla görevli Hollandalı askerler bir gece yarısı Bosna'daki BM Barış Gücü komutanı Hollandalı generalden aldıkları emir doğrultusunda kenti boşalttılar. Savaş sırasında şehrin güvenliğinden sorumlu olan “Hollandalı” Komutan Thom Karremans kendisine sığınan 25 bin mülteciyi ve şehri Sırplara teslim etti…

Sonunda korkulan oldu ve Hollandalılar; BM mülteci kampını kuşatma altında tutan Sırplara mültecileri teslim etmeye karar verdi. Bundan sonra kampta bulunan tüm Boşnaklar, Hollandalı BM askerleri tarafından silah zoruyla dışarı çıkmaya zorlandılar. Kendilerinin Sırplara teslim edildiğinde öldürüleceklerini söyleyen Boşnakların feryat ve çığlıklarına aldırış etmeden onları zorla Sırpların ellerine teslim ettiler. Bu insanlara hiçbir şey yapmayacağını söyleyen Sırplar; 11-17 Temmuz 1995 günleri arasında kadınları ve çocukları ayırarak 8 binden fazla genç ve yetişkin erkeği katlettiler. Bütün bu vahşet sadece 72 saat sürdü, Sırplar 72 saatte tüm Srebrenica halkını ortadan kaldırmıştı. Federal Komisyonun bugüne kadar “kayıp ya da ölü” olarak tespit ettiği insan sayısı 8.373’tür. Böylece Bosna savaşının belki de en hunhar katliamı; bu insanların güvenliklerini sağlamakla yükümlü BM yetkililerinin gözleri önünde, onların desteği ve onayı ile gerçekleştirilmişti. Katliamda sadece erkeklerin değil bir kısım kadın ve küçük yaşta çocuğun da öldürüldüğü belgelerle kanıtlanmıştır. (TİKA Avrasya Etütleri. 50/2016-2 (181-217)

Ratko Mladiç komutasındaki VRS (Bosna Sırp Cumhuriyeti Ordusu) birlikleri Srebrenica’ya girerken, Sırp komutan Mladiç, kameralara şunları diyordu: “Bugün 11 Temmuz 1995. Sırplar için kutsal bir günün yıl dönümünü kutlamadan önce Sırp Srebrenica’dayız. Bu kenti Sırp milletine armağan ediyoruz. Osmanlı’ya karşı gerçekleştirdiğimiz ayaklanmanın anısına, Türklerden intikam alma vakti gelmiştir.

Srebrenica’dan kaçarken 100 km uzaktaki güvenli şehir Tuzla’ya ulaşmaya çalışan Boşnak siviller, yol boyunca devam eden ormanlık alanda Sırp askerleri tarafından tek tek avlanırken; BM Genel Sekreteri Butros Gali, özel temsilcisi Yasuski Akashi, Bosna Barış Gücü Komutanı Fransız General Bernard Janvier diplomasi oynuyorlardı Onlar da en az Sırplar kadar suçluydu ama hiç kimse “Bu katliama neden engel olmadınız?” diye hesap sormadı.

Hollandalı askerler tüm dünyanın gözleri önünde Çetnik Sırplara teslim ettikleri Boşnak Müslümanlar katledilirken BM’nin Poto?ari Karargâhı boşaldığı için arsızca içki partisi vererek zaferlerini kutluyorlardı. Mladiç’le birlikte şarap kadehi kaldıran BM Komutanı Yarbay Thom Karremans’ın ülkesi Hollanda'ya döndükten kısa bir süre Albaylığa terfi ettirildi. İslamofobik korkakların ödüllendirilmesi utanç verici batı ahlaksızlığına delildir.

11 Temmuz 1995’te yaşanan Srebrenica Katliamı, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yaşanan en büyük insan katliamı ve etnik soykırım olarak dünya tarihine geçti. Hem de batılı yandaşlarıyla beraber Sırp vandalizminin işareti ve “yüz karası” olarak kayda geçti… 

Sırp saldırılarından kaçan binlerce Boşnak, BM tarafından “güvenli bölge” ilan edilen ve 400 Hollandalı barış gücü askeri tarafından korunan Srebrenica’ya sığındı. Sığınmacılardan yaklaşık 25.000’i, barış gücü askerlerince birkaç kilometre mesafedeki Poto?ari Köyü’nde bulunan bir akü fabrikasına yerleştirildi. Fabrikadaki savunmasız binlerce Boşnak, Hollandalı askerlerce 11 Temmuz 1995’te Ratko Mladiç komutasındaki Sırp askerlerine teslim edildi. Askerler, 12 yaş üstü tüm erkekleri bir yana, kadınları da diğer yana ayırdılar. Kadınlara tecavüz edildi. Erkekler kamyon ve otobüslere doldurularak ölüme götürüldü. Srebrenica’dan Tuzla’ya kaçmaya çalışan 12.000’i aşkın Boşnak, dağlık güzergâh üzerinde pusu kuran keskin nişancı Sırp askerleri tarafından âdeta tek tek avlandı. Dağlardaki bu zorlu kaçış yolundan yaklaşık 3.000 kişi sağ olarak Tuzla’ya ulaşabildi. Srebrenica – Tuzla dağ yolunda birkaç gün içinde 10.000’den fazla kişi katledildi. Srebrenica’da yaşanan bu katliam Avrupa’da hukuksal olarak belgelenen ilk soykırım olarak tarihe geçti. Katliamı Slobodan Miloseviç liderliğinde Sırbistan Devleti yönettiği halde Sırbistan, Uluslararası mahkemede suçsuz bulundu. Batının kahrolası adaleti…

Savaş başladığında silahı olmayan Boşnak Müslümanları öldüren Bosna’daki Sırplar’ın tüfekleri, ağır silahları; tankları, topları savaş öncesinde Sırbistan tarafından verilmişti.

(Dikkatinizi çekerim. Bosna savaşı üzerinden 28 yıl geçmesine rağmen aynı sinsi plan şu anda Kosova’nın Kuzey bölgesindeki Mitrovica’da uygulamaya konuldu. Sırbistan, ambulanslar içerisine gizlediği silahları vakti geldiğinde azınlık Sırplara dağıtmak üzere Kosova’daki Sırp Kiliselerine depoluyor.) 

Dört yıl süren Bosna Savaşı’nda yüzbinlerce Boşnak yurtlarından edildi. 312.000 kişi hayatını kaybetti, 2 milyon kişi evini terk etmek zorunda kaldı. 50 bin Boşnak kadına tecavüz edildi. 60 bin şehid verildi. 150 bin çocuk yetim kaldı. 4 bin çocuk katledildi. Mostar Köprüsü ve 1200 cami yıkıldı. 27.734 kişi resmî kayıtlara kayıp olarak geçti. Toplu Mezarları Araştırma Enstitüsü’nün sürdürdüğü çalışmalarda 20.000 kayıp cesede ulaşıldı, bunlardan yaklaşık 18.000’inin kimliği belirlendi. Toplu mezarlarda bulunan cesetlerin çoğu parçalanıp yakıldığı için kimlik tespit çalışmaları zorlukla sürdürülüyor.

Bosna-Hersek Kayıpları Arama Enstitüsü verilerine göre, 1995 yılından bu yana ülke genelinde 500’den fazla toplu, 5.000’in üzerinde müstakil mezar bulundu. Kimliği tespit edilen kurbanlar, her yıl 11 Temmuz günü düzenlenen törenle Srebrenica’da toprağa veriliyor.

Savaşın ardından bulunan toplu mezarlar: Bratunac, Bijeljina, Foça, Han Pijesak, Rogatica, Sarajevo, Sokolac, Srebrenica, Srebrenik, Ugljevik, Vişegrad, Vlasenica, Zvornik.

Sarajevo hariç toplu mezarların tamamı Sırbistan’la bitişik olan sınıra yakın bölgelerdir. 1945’te kurulan Federal Yugoslavya içindeki Sırbistan Devleti kurulduğu günden beri Karadağ ve Kosova sınırlarındaki demografik yapıyı değiştirerek civar ülkelerdeki sınır kentlere Sırpları toplamıştır. Geçişken sınır yapısı ve ileride gerçekleştirilecek Büyük Sırbistan planına uygun adımlar atmıştır.

Cesetlerine ulaşılan kurbanlar, kimlik tespiti ardından her yıl 11 Temmuz’da Poto?ari Anıt Mezarlığı'nda düzenlenen törenle toprağa veriliyor. Bu sene 30 ceset daha bulunarak kimlikleri tesbit edildi. Halen kayıp 2 bin kişi aranıyor.  Şu anda Poto?ari Anıt Mezarlığı'nda “soykırım kurbanı” toplam 6 bin 751 Boşnak mezarı bulunuyor. Srebrenica çevresinde toplu mezar aramaları halen devam ediyor.

Sırp askerlerden kaçan masum sivil Boşnakların Tuzla şehrine ulaşmak üzere yaptıkları üç günlük yolculuk, bugün de binlerce kişinin katılımıyla canlandırılmaktadır. O gün “ölüm yürüyüşüne” çıkan 15.000 Müslüman’dan yalnızca 3.000’i Tuzla’ya sağ salim ulaşabildi. Bugün Marš Mira (Barış Yürüyüşü) adı verilen ve 110 kilometreyi bulan bu sembolik yürüyüş, hafıza tazeleme eyleminden ibaret. Bosna, daha kalıcı işler yapmalı… Bosna, soykırımı anlatan filmler çekmeli. Kitaplar yazmalı ve tüm dünyaya Sırp gerçeğini anlatmalıdır. 

Dünya, Balkanlarda barış istiyorsa Türkiye de sahada olmak zorunda. O günlerde BM Koruma Gücü görevini yapan askerler korkak Hollandalılar yerine Türk Askerleri olsaydı Srebrenica katliamı yaşanmazdı. NATO bunu çok iyi biliyor… Türkiye’yi sahadan uzak tutmak, Uluslararası egemen güçlerin işine geliyor.

Batılı devletler istese de istemese de tarihten gelen büyük sorumluluğumuz Türkiye Yüzyılı’nı zorunlu kılıyor. BM, er ya da geç “dünyanın beşten büyük” olduğunu bir gün itiraf etmek zorunda kalacak.

Başta Alija ve Halide İzzetbegoviç olmak üzere; tüm Bosna şehitlerini hasret ve rahmetle anıyor, Allah’tan rahmet diliyorum. Ortodoks Slav Sırpların düşmanlıklarına karşı İslam’ın bayrağını temsil eden son kalemiz Bosna’nın Müslüman halkına tüm kalbimle muhabbetlerimi arz ediyorum.

 

https://www.dunyabizim.com/srebrenica-11071995-makale,2932.html